Lilypie Breastfeeding PicLilypie Breastfeeding Ticker

11 Mayıs 2010 Salı


İşe başlayalı 1 ay oldu. Başlarda çok zorlandım. İş hayatından uzak 2 yıldan, oğlumla birlikte geçen 18 aydan sonra zordu. Hele de ilk hafta oğlum eve geldiğimde beni yok saydı, sanırım en kötüsü buydu. Ne kadar hazır olduğunu düşünsemde anlayamadı doğal olarak. Ama kısa bir alışma süreci yaşadık, çünkü Tolga' yı çok seven yardımcı bir teyze bulduk. Hala yaşadığımız tek sorun sabah ben evden çıkarken uyanırsa anne demesine dayanmak çok zor. Evin içinde beni arıyor, bulamazsa ses etmiyor ama o süreçte yanına gitsem ayrılmak daha zor oluyor :(

Sanırım her çalışan anne hemen hemen aynı şeyi söylüyordur. Bende ilave olarak yoğun bir iş temposu, haftada iki gün mesai, mesai olmasada iş yeri uzakta olduğu için oğlumla geçen 1 saat...Bunların hepsi çok yorucu ve sinir bozucu...

Her gün oğlumla geçireceğim zamanda başka başka işlerle uğraşıyor olmak hep aynı soruyu sormama neden oluyor. Ne için bu koşuşturma? Bu dünyanın en güzel kokusundan uzak kalmak...

Hayat zor, çalışan anne daha mı zor bilemedim çünkü çalışmayan anne olarak geçen 18 ayda da hiç bir vasfım yokmuş gibi gelir ve üzülürdüm.

Yoksa hayat zor değilde biz kadınlara mı herşey zor geliyor?

30 Mart 2010 Salı

İşe Dönüş...


Hangisi daha zor bilemiyorum. Bu zamanda iş bulmak mı yoksa 1,5 yaşındaki, artık seninle iletişim kuran, her gün yeni kelimeler söylemeye çalışıp seni güldüren, dünyalar tatlısı miniğimi bırakmak mı? Evet onu bırakmak çok zor. Havalar güzelleşiyor,artık her gün parklarda olabilecekken ben akşamın bir körü gelip o koca günü onsuz geçirmiş olacağım. Ne için peki? İşte bunun cevabı çok zor.
Üstelik iş için evet dedim ama içinden çıkamadığım bir sürü problem var. Mesela sabahın 7 sinde bende olacak biri lazım ama yok. Hadi buldun diyelim ben Tolga' nın anaokuluna da gitmesini istiyorum ama ikisini karşılamam mümkün değil.
Geçen hafta sadece eğlencesine anaokuluna gitti. Üstelik daha ilk günden yarım gün kaldı. Aynı günün akşamı benim oğlum, mama sandalyesinde değil bizimle sandalyede oturmak istedi, üstelik kaşıkla onu yedirmemi reddedip kendi yemek istedi çünkü anaokulunda üstünün kirlenmesini yada dökülüp saçılmasını önemsemiyorlar. Ben maalesef doğrunun bu olduğunu bilsem de çoğu zaman aynı sabrı gösteremiyorum. Bununla birlikte anaokuluna gittiği iki günün gecesi, 18 aydır uyumadığım kadar güzel ve deliksiz uyudum çünkü Tolga gerçek anlamda yoruluyor. Bir kere her şey yeni, bir sürü keşfedilecek şey var onun için bu bile onu yormaya yetiyor.
Bu kadar kısa sürede alışmış olması aslında şaşırtmadı beni çünkü gerçekten sosyal bir çocuk.
Bir haftada her şey değişiyor. Artık her gün yeni kelimeler söylüyor bazısını da söyleyemese bile çok çabalıyor ve benzetmeye çalışıyor. Sanırım kısa sürede halledecek.
Herkese ilk seslenecekken Ade diyor sonra Anne yada Baba diye düzeltiyor.
Her gün,günde bilmem kaç kere, baba-dede-nene diyor sırayla ve ben her birinin arkasından işte, evde, uyuyor gibi açıklıyorum:)
Her şakaya katılıyor, bizi güldürmek için kouşmasına gerek yok resmen benim yaptıklarımı ve yüz ifademi taklit edip güldürüyor beni:))
Ona çok alıştım. Çalışmaya başladığım ilk günler, yüzünü göremeden uykuya daldığı günler bana çok zor gelecek biliyorum. Belki o da ara sıra mutsuz olacak yokluğumdan bilemiyorum ama sanırım şimdi hazır iş bulmuşken hem de kurumsal bir yerde, bunu reddedersem bir daha benim için de geç olabilir.İleriyi düşünmesem zaten bunu da reddederdim. İleride okula başladığında da evde oturuyor olmamak için bugünden başlamam gerek. Gerek de...Zor...Çok zor...Söyleyecek çok şey var ama içimden gelmiyor şu an.. Umarım tek ayrılığımız böyle olur.

18 Şubat 2010 Perşembe

18 Ay Bitti...


Olmadı, yapamadım, yetişemedim...Hem anne olup hem evkadını olup hem düz duvara tırmanan minik canavarımın peşinden koşarken bir de bilgisayara giremedim. Son günlerde bir iki gelen mail, yorumla mutlu oldum, heveslendim ama döndük mü bilemiyorum:)
Planlarımız hesepladığımız tarihlerde gerçekleşmedi. Şu aralar başka bir şehirde yaşıyor olacaktık, olmadı..Bakalım, hala bekliyoruz..
Tolga büyüdü tabiki son bıraktığımdan beri.1,5 yaşında oldu. Yavaş yavaş kelimeler başladı. Söylediklerimi benzetip söylemeye çalışıyor.
Her yeni dönemi için şu an en iyi zamanı diyorum ama her geçen gün, iletişimi arttıkça keyifleniyor.
Aklıma gelenler: hayvanları çok seviyor. Eliyle sürekli çağırıyor. Gitti, bitti, baba, dede, mama,aç en iyi söylediği kelimeler. Diğerlerini çok net söylemiyor haa bir de harika assslaan diyor.
Geçen haftasonu ilk kez saçını kestirdik. Bebeklik tüyleri, bukleleri yavaş yavaş gidiyor, saçları sertleşiyor.
Herşeyi çok net anlıyor ama işine geleni yapıyor. Ona kızıldığında gönlünüzü alana kadar suratında onlarca mimik görebilirsiniz .Güldürene kadar gözlerini taa gözlerimin içine getiriyor ve asla dayanamıyorsunuz.:)
Artık nerdeyse her gün bir yenilik keşfedebiliyorsunuz o yüzden hangi birini yazacağımı bilemiyorum ara vermekte bu yüzden kötü oldu, kimisini unutmuşum bile.
11 aylıktan beri devam eden ıslığımız herkesi şaşırtmaya devam ediyor. Emzik ve su isterken ıslık çalıyor. Emzik demişken, o alışkanlık hala var ama üstüne gitmiyorum okula başlayana kadar emecek değil ya? Tolgayla inatlaşınca siz kaybediyorsunuz bunu biliyorum artık. Üstüne gitmek hiç bir çözüm getirmiyor. Ama bir gelişme diyebilirsek artık çok rahat ve kendi uyuyor. Oğlum uykun geldi mi diyorum "Eeeee-ee" diyor ve yatağına gidiyor. Sütünü içiyor, ben yanındayım tabiki, şarkı söylüyorum ve uyuyor. Henüz 3 gece oldu ama ayakta sallama devrine veda ettik diyebiliriz.
Gece uykularımız hala problemli.Bir kere kesin emzik için bir kere de kesin süt ve alt değiştirmek için.Şanslıysak bu kadar değilsek kaç kere söylemek istemiyorum.:)
Hala neredeyse her gün sokaklardayız. Her dışarı çıkmamızda muhakkak onun için de eğlenceli olabilecek bir şeyler ekliyorum programa.
Son iki gündür eskiden bizi kullanarak oynadığı legolarını artık çok güzel birleştiriyor ve kuleler yapıyor. Hem de küçük parçalı legolarla oynuyoruz. 1 hafta önce düzgün bir şekilde yapamadığını 1 hafta sonra çok güzel yapabiliyor. Hızına yetişmek çok zor.
Günlük hayatta sanırım vaktimin çoğu mutfakta geçiyor. Tolga da bu yüzden olsa gerek mutfak gereçlerine çok düşkün. Düşkün olduğu gibi elide yatkın. Beni çok dikkatli izliyor. Yemeği karıştırmak istiyor, baharatları o döküyor. Hal böyle olunca ona güzel bir mutfak aldık, neredeyse boyundan büyük.Neler yaptığını anlatmak çok zor, izlemek lazım. Bir kere tenceyi karıştırıyor sonrada kaşığını tencerenin kenarına vuruyor hani kaşıkta kalanlar dökülsün diye bizim yaptığımız gibi. Bunu kesinlikle öğretmedim tamamen kendi gözlemi. Kimileri erkek çocuğuna böyle oyuncak alınır mı diyor. Ben de onlara belki oğlumun bir yeteneği var ve çok iyi bir aşçı olacak, kime ne diyorum:) Bu bir yetenek olmasa bile sevdiği bir şey ise buna niye engel olayım mutlu olduğu oyuncakla tabiki oynayacak. Yüzündeki tek bir tebessüm bile herşeye değer.
Evet Tolga büyüdü son yazdığımdan beri. Yüzünün en belirgin özelliği olan iri gözleri hala iri ama kafası da aynı oranda büyüdüğü için artık o kadar belirgin değil:)
Yaklaşık 3-4 ay önce büyük bir kaza atlattı. Sandalyeye çıkarak kütüphaneye tırmanmak istemiş ve ayağı kayıp düşmüş. Bütün bunlar tam 10 sn içinde gerçekleşti. Yani sadece arkamaı döndüm ve bu oldu. Yerden aldığımda iki kaşının ortasında yumurta büyüklüğünde bir şiş vardı. Allah daha büyük bir kaza vermesin buna da şükür ama iki sn içinde kendi oğlumu tanıyamacağım kadar suratı değişmişti. Hiç zaman kaybetmeden buza başladım ve hastaneye koştum çünkü raf çatlamıştı ve bu derece bir şeyde kafasına birşey olabileceğiniz düşündüm. Bir kusma yada bilinç kaybı olmadığı sürece evde buz tedavisi veriyorlar dolayısyla döndük eve. Bütün gece uyumadan onu seyrettim. Ertesi gün iyiye gitmeye başladı ama aynı yerde bir şişlik kaldı. Vücut büyük darbelerde, darbenin olduğu böyleye kalsiyum depolarmış ve orada bir yağ dokusu birikirmiş, bunu korumak amacıyla vücut üretiyormuş. Sanırım unuz süre orada bir şişlik kalacak.Belki vücut büyüdükçe kendiliğinden geçer. Umarım en büyük kazamız bu olur ama biliyorum bu biraz hayal çünkü o kadar hareketli ki her gün ufakta olsa bir vukuat var:)
Bu günlük bu kadar olsun hem bir alışma hem son 6 ayın hızlı bir özeti...
Özlemişim resmen. Okuyan , ilgilenen, yorum gönderen herkese teşekkürler.

18 Ekim 2009 Pazar

Uzuuunn bir süre yokuz....

Neredeyse 1 aya yakın bir süre ara vermişim...Bu süre zarfında yine pek çok şey yaşandı. Bunlardan bir tanesi vardı ki, benim uzun bir süre aklımdan çıkmayacak, benim başıma gelmez dediğim fakat yaşamak zorunda kaldığım bir durum. Şimdi geçti, bitti umarım çabuk unutulur...Bu konu çok fazla keyfimi kaçırdı sanırım bir türlü bu yüzden elim gitmedi yazmaya. Ardından geçtiğimiz bayramın son gününden beri Tolga' nın sürekli hasta olması çok canımızı sıktı. Tam düzeldi derken tekrar ateşlendi. 6.hastalık geçirmiş, 1 haftada 200 küsur gr. vermiş.Zaten iştahı çok olmayan bir çocuktu bir de bu zor aldığı kiloları verince ardından ikinci kez grip mikrobu alınca bir de annesinin ilaçsız tedavi edeceğim inadı olduğundan daha yeni son iki gündür burun akıntısı geçmiş oldu.
Bu süre zarfında yeni bir kararla lise yıllarından sonra ikinci kez günlük tutmaya başladım çünkü bazı şeyleri burada yazamayacağımı ama bir şekilde de içimi dökmek gereği duyduğum için bu kararı aldım.
Son 3 gecedir de çok az uyudum.Sanırım diş çıkarma zamanı yani benim aklıma başka bir şey gelmiyor. Sebepsiz uyanmalar, ağlamalar, huysuzluklar...Çok yoruldum...
Yemek yememesi de üstüne eklenince yüküm iki katı arttı. Her gün yeni ne yapsam diye düşünmekten mutfaktan çıkamaz oldum...
Buradan tüm bu şekilde aynı yoğunluğu yaşayan ama bloguna da sahip çıkan anneleri bir kez daha tebrik ediyorum zira ben artık yetişemez oldum belki de son kalan enerjimi boş boş oturmaya harcamak istiyorum.
Sanırım bu bloguma bir veda oldu.
Kim bilir keyfim yerine gelir, unutmak istediklerimi unutur, Tolga biraz daha kendi kendine yeter olursa tekrar geri dönerim ama şu an için enerjim kalmadı.
Kim bilir yeni yıldan sonra beklediğimiz bir takım haberleri alırsak hayatımda açılacak yepyeni kapıları, yeni bir yaşamı sizlerle yine burada paylaşmaya devam ederim...Tüm blog dostlarıma beni sıkı sıkıya takip ettikleri, yorumsuz bırakmadıkları için teşekkür ederim.

23 Eylül 2009 Çarşamba

Gezdik,eğlendik, yorulduk....

Uzun bir yazı olacak sanırım çünkü yine ihmal ettim yazmayı. Aynı anda bir sürü işe yetişenleri gerçekten kıskanıyorum.Benim enerjim eve ve Tolga' ya ancak yetiyor. Ben yetişmeye çalıştıkça, Tolga' nın hareketliliği arttıkça bu sefer yorgunluktan sinirler geriliveriyor:(
Geçtiğimiz hafta boyunca oldukça hareketli ve keyifli günler geçirdik. Tolga' da çok mutlu oldu sanıyorum.


İlk önce oyun grubuna gelen bir maille Music and Together' ın demo dersine katıldık. Sevgili Yapıncak ve kızı Ada ile tanıştık tabi 3 anne ve bebeği de vardı. Tolga ve bana oldukça değişik, keyifli, biraz yorucu 45 dk. geçirdik. En güzeli de evde iş güç derken Tolga ile kesintisiz bir 45dk. geçiremiyordum, bunun zevkine vardım. Kapıdan girdiğimiz andan itibaren Tolga sanki daha önce bu evi görmüş gibi başladı gezinmeye. Birer ikişer arkadaşları da geldikçe dahada keyiflendi. Kimseyi yadırgamadı hatta yanıma neredeyse hiç uğramadı:) Etkinlik boyunca gezindi, Tolga' dan 3 ay büyük ama henüz yürüyemeyen Efe'ye sarıldı, annesinin sırtına çıktı:) daha neler neler... Belki müziğe ilgi göstermedi ama uzun zamandır olmasını istediğim gibi bir çocuk olduğunu gördüm. Yani eteğimin dibinden ayrılmayan, sürekli kucak isteyen, kimseyi yanına yaklaştırmayan bir çocuk olmasını hiç ama hiç istemiyordum ve böyle olmadığını da ilk kalabalık grupta keşfetmiş oldum ve bu beni çok mutlu etti. Nitekim bu saydığım özelliklere sahip de bir iki çocuk vardı sanırım 2-3 yaşlarındaydılar. Umarım ilerleyen yıllarda huyu değişmez. Yapıncak' a bu etkinlikten dolayı tekrar teşekkürler. Çok keyifli zaman geçirdik.

Bayram boyuncada Ayaz ile birlikte olduğumuz için ben yeğenimle, Tolga' da kuzeniyle bol bol zaman geçirdi. Bayramın ilk günü tabiki ailelerimizleydik. Artık gelenekselleşen güzel bir bayram yemeği yedik. Şansımıza iki oğlanıda uyutunca lokmalar boğaza dizilmeden bir yemeği bitirebildik:) Ertesi gün Bostancı' daki Zuzu Cafe' deydik. Bayram' ın ikinci günü olduğu için bizden başka kimse yoktu bu yüzden kendi evimizdeymiş gibiydik.
Zuzu Cefe' yi tüm annelere tavsiye ediyorum. İki arkadaş hem hava alıp hem güzel yemekler yiyip, kahvenizi yudumlarken, bebişlerinde keyifli vakit geçirebileceği harika bir yer. Gelir gelmez Tolga oyun odasında ablası eşliğinde oyunlar oynamaya başladı. Arkasına dönüp bakmadı bile. Bu hem çok güzel hem biraz hüzünlüydü sanırım:)
Hoşuma gitti çünkü kendi başına bir birey olması adına güzel adımlar, hüzünlüydü çünkü insan ne olsa yahu ne zaman büyüdüde bensiz olabiliyor diye içinden geçiriyor:)
Öğle yemeğini bile cafedeki ablası yedirdi ki Tolga şimdiye kadar ya benden ya annemde yemek yiyiyordu. Ayaz' ın gelmesiyle biraz işler değişir gibi oldu. Çünkü Ayaz ilk etap annesini babasını aradı birazda ağlayınca Tolga' nında ağlamaları başladı çünkü bizi gördü sanırım oyun odasından biraz uzakta oturmak daha iyi olacaktır. Her ne olursa olsun onlar ve bizim için çok keyifli geçti. Yemekler çok güzel, oyun odasındaki oyuncaklar çok güzel ben bile oynamak istedim:) Arada babalar devraldı gelin-görümce kahvemizi yudumladık:) Kısacası güzel bir gündü. Oradan çıkıp sahile gittik. Deniz havası aldık. Oğlanlar paytak paytak dolandılar.Her gören bir kere daha baktı bu güzel ikiliye:)
Tolga her geçen gün büyüyor. Artık mama sandalyesinden inmek istiyor. Sokakta elini vermeden kendi yürümek istiyor. Canının istediği yöne ilerliyor, sokakta pek söz dinlemiyor, tutturmalar sanırım biraz erken başladı:) Çocuklara inanılmaz düşkün. İlk kez gördüğü yaşı kaç olursa olsun her çocuğa gidip sarılıyor. Bazen annelerine bile. Bu kadar sevgi dolu olması için ben birşey yaptığımı düşünmüyorum ama sanırım doğumunu izleyen ilk haftadan beri sokaklardayız ve hep yeni yüzlerle karşılaştı bu yüzden yadırgamıyor olabilir ama yine de kesin konuşmak için erken huyu da değişebilir.
Üstten iki dişi daha göründü ama henüz tam anlamıyla meydanda değil. Belkide diş yüzünden son bir haftadır doğru düzgün hiç yemek yemiyor.
Evde çok sık zaman geçirdiğimiz için en çok ilgisini çeken çamaşır makinası. Neyi keybetsek içinde buluyoruz:) Çamaşır yıkayacağım zaman kirlileri bana veriyor ben makinaya yerleştiriyorum. Hala çalışırkenki sesinden ürküyor ama yıkama bitince temiz olan çamaşırları tekrar makinaya atma huyundan kurtulamadık:) Birde şu televizyon kabloları... Hayırdan hiç anlamıyor yada işine gelmiyor. Sürekli o kabloların arasında. Artık sabrım taşıp sesimi yükselttiğimde de çok içli içli ağlıyor. Çok kırılgan ve hassas ses konusunda. Ben bir süre karışmayıp ağlamasına ses etmeyince daha çok bozuluyor hemen yanıma gelip sarılıyor o zamanda dayanamıyorum:)
Araba koltuğu ve pusette hala oturmuyor. Bu yüzden yolculuk ve dışarı gezmeleri zor olmaya devam ediyor. Sokakta kolumda taşımaya artık iyice zorlanıyorum. Araba ile 10 dk dan uzak yere gidemiyorum. Oyalamak için her yolu deniyorum ama yok. Bu konuda tavsiyesi olan varsa lütfen yazsın.
Yarın aşı günümüz bakalım neler konuşacağız Kadir Amcamızla:)
Yeni bilgileri paylaşacağım.
Sevgiler

6 Eylül 2009 Pazar

Bebeğim Artık 1 Yaşında!


Zaman zaman takip etmeye çalıştığım arkadaşlarımın bloglarında bir bir doğum günü kutlamalarını yapıldı ve sonunda benim oğluma da sıra geldi:)

Kalabalık ortama çok alışık olmadığı için biraz huysuzluk biraz uykusuzlukla karışık bol koşturmacalı ama bir o kadar keyifli bir gün yaşadık.


Karışıklıktan tek tek söyleyememiş olabilirim ama gelen herkese başta canım aileme taaa nerelerden kalkıp geldikleri için, yıllardır birlikte olduğum dostlarım Eda, Gülşen ve Burçin' e bütün gün koşturup bana iş bırakmadıkları ayrıca tüm gün profesyonel makinalarıyla bu güzel pozları yakaladıkları için çok teşekkürler.

Bir büyük teşekkürde Pastacı Ablamız Rapu' ya:) bize harika bir pasta yaptığı için.Tolga'nın kumanda, mause gibi şeylere aşırı düşkünlüğünden dolayı böyle bir konsept belirlemiştik ve kendisi beni kırmayıp süper bir pasta hazırladı. Tekrar tekrar teşekkürler.

Henüz tek başına mum üfleyemediği için oğlumla birlikte üfledim ve onun için dileklerde bulundum. Dilekler diyorm çünkü bu yazacaklarımdan hiçbirini birbirinden ayıramadım.

Oğlum, daha çooook uzun yıllar doğumgününü organize etmek, yanında olmak istiyorum. Yüzünün her zaman gülmesini, hayatın boyunca mutlu olmanı, sadece sevdiğin, zevk aldığın bir işi yapmanı, işini amacın olarak görmemeni, aile kavramını her zaman önde tutmanı ve hep canlı, hayat dolu, her anının tadını çıkararak yaşamanı diliyorum.
Seni hayatta sahip olduğum, olabileceğim her şeyden çok seviyorum.

5 Eylül 2009 Cumartesi

1 yıl önce bu saatlerde...

Şu an minik bebeğim anlamasada çok güzel bir doğum günü kutluyoruz. Resimler, ciciler, harika pastası, hepsini en kısa sürede yazacağım. Ama önce bu anı yaşamalıyım. Yarın birden adam olmuş bir çocuğa dönüşmeyeceği için 1 yaşına çok fazla anlam yüklemesem de geçen yıl 5 Eylül' de başlayan bu serüveni işte bu fotoğraflarla şaşkınlıkla izlemeye devam edeceğim.