Evdeki süslerin çoğu hazır,dışarıdan alınanlar olduğu gibi bu resimdeki gibi benimde yaptıklarım oldu. Yapılışında bunlardan faydalandım:


Veee yeni yıl..

Cumartesi akşamı Taksim-Çiçek Pasajı turumuz...

Yine Cumartesi günkü Erin ve Ayça ziyareti...










Bekir Coşkun' un bugünkü yazısını okuyunca yine o günlerinin geldiğini farkettim, hani yollarda koşan hayvancıklar, her köşe başının kan dolması vs.





Arkasından Mihrabat Korusunda köpüklü, dumanı tüten az şekerli bir kahva yine köprü ve güneşli bir İstanbul manzarasının tadı çıkarılır.Akşam sinema keyfi ile gün biter...
Renklerin güzelliğine bakar mısınız?
Cep telefonuyla bu kadar olur...
Cumartesi günü ise eşimle Burgaz Ada' ya gittik. Hava şansımıza kapalı olduğu için ada ziyaretçileri de çok değildi ve biraz keyifsizdi. Orada ilk sürprizimi öğrendim. Eşim Burgaz Ada'yı önceden keşfetmiş, araştırmış, güzel bir butik otel bulmuş ve doğum günüm için böyle bir sürpriz düşünmüş ama havadan ve adada vakit geçirmekk açısından emin olmadığı için kesinleştirmemiş.Belkide iyi oldu çünkü bu mevsimde çok da iyi bir fikir olmayabilir, yapacak pek bir şeyde bulunmuyor zaten.






Bu arada köprü altında, böyle güzel bir manzaraya karşı balık ekmek yememezlik etmeyin.Canım kuzenim Tufan' a böyle bir günü organize ettiği için ayrıca teşekkürü bir borç bilirim:))
Sevgili Esin'i tebrik edip hediyesini vermek için yanına gittiğimde bana, "İnşallah biz de sizin gibi mutlu ve güzel bir evlilik yaşarız" dedi. O kadar mutlu oldum ki anlatamam, koltuklarım kabardı resmen ki biz Esin' le çok da uzun uzun konuşamamıştık evlilikten sonra halbuki çocukluğumuz bir geçti.
Sen bana bütün hayvanları sevmeyi öğrettin.. Sen bana acımayı, merhamet etmeyi, karnı aç bana bakan bir kediyi, köpeği boş geçmemeyi, beslemeyi, sen öğrettin.. Seninle gezdiğimiz yerleri, şimdi sensiz dolaşıyorum, hep boğazımda bir şey düğümlenerek.. Sen gittikten sonra bile keşkelerim oldu. Keşke dedim niye köpüşümü daha fazla pikniğe götüremedim, niye hiç sahilde gezmedik.. Sonra diyorumki hiç kimsenin gitmediği kadar çok tatile gitti benim oğlum. Altınoluk, Bozcaada... Benim oğlum ailemizin bir bireyi gibi hep yaşadı, biz nereye sen oraya, biz ne yedik sen de yedin.. Hiç senin canının çektiği şeyi sana vermemezlik etmedik biz.. Tatlım sen gittikten sonra dünyada hiç bir şey değişmedi. Keşke değişti diyebilseydim ama olmadı... Yine insanlar hayvanlara işkence çektiriyor, yine kedilerin boğazına ip bağlanıp suya atılıyor, yine ayıları kurtarma adı altında vurarak işkence ediliyor, yine köpekler köpeklerle kavga ettiriliyor,yine belediye, barınağa götürüyorum diye köpekleri yolda zehirliyor. Yine yine.... Oysa ben senin içgüdülerinde olmasına rağmen yolda kedi gördüğümde yanına götürmedim seni, sen zaten bir iki sefer sonra hiçbir kedinin yanına gitmedin, gitsende saldırmazdınki zaten..


